Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü Oğuzhan Özen, iklim krizinin getirmiş olduğu sorunların her geçen gün daha da açığa çıktığına dikkat çekerek imar planlamaları dahil bütün planlamaların su varlıklarına göre yapılması gerektiğini söyledi. Özen, "Acil olarak Türkiye’nin kalite açısından su envanterlerini ve su varlığını ortaya koyması gerekiyor" dedi.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (ESKİ) Genel Müdürü Oğuzhan Özen, iklim krizinin getirmiş olduğu sorunların her geçen gün daha da açığa çıktığını söyledi. Eskişehir’in kuraklık tehdidi altında olan bir bölgede yer aldığını hatırlatan Özen, bu yıl kar yağışının yetersiz olduğunu ifade etti. Türkiye’nin bir an önce su envanterini çıkarmak için çalışmalara başlaması gerektiğini de söyleyen Özen, imar planları da dahil olmak üzere tüm plan ve projelerin su envanterine göre yapılması gerektiğinin altını çizdi.

"TEK SU KAYNAĞIMIZ PORSUK HAVZASI"

Porsuk Havzası’nın Eskişehir’in tek su kaynağı olduğunu söyleyen Oğuzhan Özen şöyle konuştu:

“Eskişehir bazında, Eskişehir özelinde baktığımız zaman biliyorsunuz Eskişehir’in içme ve kullanma suyunun ana kaynağı Porsuk Çayı, Porsuk Barajı. Sakarya Havzası’nın alt havzası olan Porsuk Havzası’ndan beslenen ve toplanan sular Porsuk Barajı’nda birikiyor ve bu barajda nehir yoluyla bizim su alma alanımıza geliyor. Buradan alıyoruz, tek su kaynağımız diyebiliriz Porsuk Havzası’nın ürettiği su kaynağına. İklim krizinin getirmiş olduğu sorunlar gerek Eskişehir’e gerekse bölgemizi ilgilendiren sorunlar. Çünkü kuraklığı da beraberinde getiriyor iklim krizleri. Kuraklık tehdidi altında olan bir bölgedeyiz. Nitekim yayınlanan kuraklık haritalarında göreceksiniz giderek kahverengiye doğru renk alan bir bölgede yaşıyoruz. Bu da şunu getiriyor; havzaların ürettiği su miktarı, tüketimi karşılayamaz noktaya geliyor. Zaten kuraklığın ana nedenlerinden birisi de budur. Su varlıklarının ihtiyacı karşılayamaz hale gelmesiyle kuraklıklar oluşuyor. Ve su kaynakları yetemiyor, yetişemiyor. Varlığını yitiriyor tüketime bağlı olarak. Doğal olarak bölgemiz kuraklığın en ciddi şekilde hissedildiği bölgelerden bir tanesidir. Tabi burada artan nüfusu da göz önünde alırsak Porsuk Alt Havzası’nın ürettiği su miktarı ve artan nüfusun ihtiyacını karşılayamaz noktaya doğru gidiyor. Şu anda belki karşılıyor fakat bundan iki üç yıl sonra farklı şeyleri konuşmaya başlayacağız.

"PORSUK HAVZASI İÇİN MASTER PLANI YAPIYORUZ"

O yüzden de ESKİ Genel Müdürlüğü olarak alternatif su kaynakları çalışmaları, tabi bu bizim değil devletin diğer kurum kuruluşlarıyla da ortak çalışmaları gerektiriyor. Bunlar üzerine enerjimizi verdik. Bir de mevcuttaki varlığımız olan Porsuk Havzası’nın gerek kirlilik, kalite yönünden gerekse varlığı yönünden korunması çalışmalarına önem veriyoruz. Ki bu konuda da master planı hazırlıyoruz Porsuk Havzası’nı korumak için master planını yapıyoruz. Çalışmalarımız şu anda bu noktada. Ülkemiz her ne kadar su zengini gibi görünse de aslında belirli bölgeler açısından su zenginliğini konuşabiliriz fakat nüfusun yaklaşık üçte ikisinin yaşadığı coğrafyamızda yani Türkiye’de yaşayan nüfusun üçte ikisi için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bunların yaşadığı bölgelerde maalesef su varlığının azlığından veya fakirliğinden çok net olarak bahsedebiliriz. Bilim insanları da zaten buna işaret ediyor.

"SU VARLIKLARI DOĞRU YÖNETİLMELİ"

Türkiye’de su varlığının yönetilmesi sadece bizim için değil bütün dünyadaki ülkeler için geçerli olan bir kavram. Öncelikle tabii ki su varlığını doğru yönetmek, doğru analiz etmek, doğru tespitlerde bulunmak ve bu varlığa dayalı olarak su envanterleri çıkartmak. Yani bu envanter deyince akla nerede ne kadar su değil, bizler açısından yani su kanalizasyonu açısından, insani tüketim amaçlı sudan sorumlu olduğumuz için özellikle de kalite açısından su envanterinin çıkarılması zarureti vardır. Bu tabi bir devlet projesidir. Devlet üst aklını getiren bir projedir.

"TÜRKİYE ACİL SU ENVANTERLERİNİ ÇIKARMALI"

Çok acil olarak Türkiye’nin şu anda kalite açısından su envanterlerini ve su varlığını ortaya koyması gerekiyor. Yapılan çalışmalar var mı? Var. Ama yeterli düzeyde mi? Değil. Ve doğal olarak bu varlıklara, bu envanterlere dayalı bütün planlamaların projelerin oluşturulması gerekiyor. Gerek imar planları açısından, yerleşim alanları gerek sanayinin kurulacağı alanlar gerek tarım alanları planlaması. Bunların hepsi bu su varlığına dayalı olarak yapılması gerekiyor. Su olmadığı yerde ne tür tarımın yapılacağı ne tür tarımsal ürünlerin tercih edileceği, su varlığının az olduğu yerlerde yerleşimin nasıl planlanacağı ne kadar nüfusa kadar orada planlama yapılacağı ne kadarlık bir sanayi kitlesinin oraya planlanıp konuşlandırılacağı hepsinin aslında su varlığına dayalı olarak yapılması gerekiyor. Çünkü en temel yaşam kaynağından bir tanesi su. Su olmazsa yaşam olmuyor. O yüzden bunun Türkiye’nin birinci sıra ve acil olarak ele alması gereken birinci sıradaki bir çalışması olarak görüyorum su varlıklarının, su envanterlerinin çıkarılması ve planlamaların, projelerin aklınıza gelebilecek her türlü projenin bu varlıklara, envanterlere göre yapılması.

"YAĞIŞ REJİMLERİ DEĞİŞİYOR"

Yağmur fayda sağlamıyor diyemeyiz. Fakat nasıl bir yağmur? Metrekareye Urfa’daki gibi 185 metreküp yağmur düşerse bu yağmurun neye faydası var bu tartışılır. Gerek bilimsel olarak gerek akademik olarak tartışılması gereken bir konu. Tabi yağmurlar hem yüzey sularını beslerler hem yer altı sularına bir nebze de olsa katkıda bulunurlar. Ama bizim su kaynaklarımızın özellikle en büyük besleyici kaynağı yağmurdan ziyade kardır. Bizler kar yağsın isteriz. Çünkü kar hem yer üstü su seviyelerini hem yer altı su seviyelerini homojen olarak besler ve bir filtre gibi süzülerek yer altı sularına gelirler. Yer altının her türlü tabakasına erişebilirler, doygunluğu sağlarlar. O yüzden kar yağışı bizler için birinci tercihtir. Yağmurlar da rejimine göre yani şimdi sağanak dediğimiz çok şiddetli ve taşkınlara, sellere yol açan yağmurun bir faydası yoktur. Aksine hem toprak açısından hem de bizlerin alt yapıları açısından zarar getiren unsurlardır. Yağış rejimleri değişiyor. Kar yağan bölgelere kar yağmamaya başlıyor. Yağmurun homojen olarak yağdığı bölgelere inanılmaz derecede yağmaması gereken miktarda yağışlar meydana geliyor. Zaten kriz de bu. Bir yanlış algı var; yağmuru çok şiddetli görünce çok su toplanıyor. Böyle bir şey yok. Bu istenmeyen bir durum ve aksine normal sularımızın bulanıklığa sebep olan nedenlerdir bu şiddetli yağmurlar."