Çocukken, Yeşiltepe Mahallesi'nden birkaç arkadaş pek de usulüne uygun yapılmamış oltalarımızla, olta yemlerimizle, çantamızda biraz yiyecekle mahalleden çıkar,yürüyerek Kanlıkavak bölgesine kadar gider, Porsuk'ta balık avlamaya çalışırdık.
Tek tük ve küçük balıklar tutar, oralarda yaktığımız ateşte dallardan çubuklara geçirip pişirmeye çalışır ve yarı pişmiş yarı çiğ balıkları afiyetle yerdik. Mahalleden çıkıp akşam karanlığında yorgun argın mahalleye dönüş macerasının tümü unutulmaz bir ritüeldi. O günlerde bu maceraya katılan arkadaşlarımın çoğu mutlulukla gülümseyerek anımsıyor olmalılar o anları...
Birkaç ay önce, aklıma esti, yine Yeşiltepe'den çıkıp yürüyerek aynı bölgeye kadar gidip yine yürüyerek mahalleye döneyim diye düşündüm ve düşüncemi gerçekleştirdim. Yeşiltepe'den, Şirintepe sınırı oluşturan üniversite duvar dibinden eczacılık fakültesi durağının oraya çıktım ve o güzergahı takip ederek yoluma devam ettim...
Yeşiltepe'den Şirintepe sınırlarına gelene kadar öyle çok değişen bir durum yok. Zaten Yeşiltepe Mahallesi Eskişehir'de müze mahalle olarak korunmasına karar verilmiş bir mahalle sanırım. Eskişehir'e gelen turistlere gezdirilen mekanlar arasına yakında Yeşiltepe Müzesi de eklenecek diye tahmin ediyorum.
“Bakınız, Elli yıl önceki Eskişehir'i burada görüyoruz değerli misafirlerimiz...”
Şirintepe Mahallesi bambaşka bir mahalleye dönüştü. Yepyeni bir mahalle oldu. Üniversiteye yakın olmanın avantajları mahalleye olumlu yansıdı. Mahallede ciddi bir öğrenci yerleşimi var. Binaların çoğu, öğrencilere hitap eden apart dairelerden oluşuyor. Genç ve dinamik bir nüfus barındırdığından bu durum esnafa da olumlu yansıyor. Mahallede büyük bir canlılık var...
Şirintepe sınırını çıkıp da eczacılık fakültesi durağına geldiğinizde, başka bir durumla karşı karşıya olunduğu anlaşılıyor. Cadde kenarlarında dokuz-on kat yükseklikleri olan apartmanlar dikkat çekiyor. Sıra sıra alışveriş mekanları capcanlı... Trafiğin çok sıkışık olduğu bir nokta burası. Tramvay trafiği ile araç trafiği burada çok kötü ayarlanmış. Araç akışı tramvayların trafiği sık sık bölmesi ile neredeyse adım adım ilerliyor. Tramvayların içleri tıklım tıklım dolu. Tramvay, yoğun nüfus içeren Şirintepe, Yeşiltepe, Sütlüce, Esentepe bölgelerine hizmet vermediğinden o mahallelerde oturanların bir kısmı yürüyerek yakın duraklara çıkıp tramvayı kullanmaya çalışıyorlar... Buradaki durağa da Şirintepe ve Yeşiltepe'den gelip eklenen yolcular var...
Tepebaşı Belediyesi'nin de bulunduğu İsmet İnönü 1 caddesi de Eskişehir'de yıldızı parlamış bölgelerden. Fabrikatörler bölgedeki fabrikalarını yıktılar artık, çoğu alışveriş ve eğlence mekanlarına dönüştü. Geceleri de hayatın durmadığı bir bölge oldu burası...
Yürüdükçe caddenin kenarında heykellere rastlıyoruz. Caddenin özellikle sağ kenarında çok sayıda heykel göze çarpıyor. Caddenin sonunda zaten ildeki en büyük heykel faaliyeti ile karşılaşıyoruz. Görkemli bir eser... Eskişehir'deki heykel ve şehir üzerine ciddi bir araştırma yapılsa yeridir. Çoğu özenti orta Avrupa kopyası heykeller... Sanırım sazan heykeli bile gördüm ben...
Belki de çocukluğumuzdan bu yana yapılmış en güzel işlerden biri, Porsuk'un eski kirli halinden temizlenmiş olması. Ama o güzelim Porsuk'ta bire bir çakma özenti Venedik Gondolları yüzüyor... Üzerindeki köprüler görgüsüzlük fışkıran janjanlı altın yaldızla boyanmış Kitsch örnekleri... Keşke bu türden icraatlere karar verilirken danışılacak tarih ve sanat hocalarından oluşan akademik heyetler olsa... Eminim kadim Porsuk üzerinde o çakma Venedik Gondollarını önermezlerdi...
Neyse, uzun bir yürüyüşten sonra Kanlıkavak'da Porsuk kenarına geldik...
Sazanlar büyümüşler ve çoğalmışlar, nazlı nazlı yüzüyorlardı...