Eskişehir Barosu Engelli Hakları Komisyonu Başkanı Av. Pınar Cengiz şu ifadeleri kullandı;
"Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin, Türkiye tarafından imzalanarak onaylandığı ve 14/07/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği tarihten bu yana 14 yıl; 5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un kabul edildiği tarihten bu yana ise 18 yıl geride kaldı. Geçen bu zamana karşın, ilgili Kanun ve Sözleşme'nin gerekleri yerine getirilmemiş; engelli bireylerin toplumsal yaşama tam ve etkin katılımları önündeki engeller ise ortadan kaldırılamamıştır.
Amacının “Engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik ve temin etmek ve insanlık onuruna saygıyı güçlendirmek” olarak tanımlandığı Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, engelli kişilerin, toplum yaşamına diğerleriyle tam ve etkin katılımlarının esas olduğunu kabul ederek; engellilik temelli ayrımcılığı yasaklamaktadır.
Sözleşme ile kamu idaresine getirilen, koruma; saygı gösterme ve yerine getirme yükümlülükleri hayata geçirilmemiştir. Gerek kamu idaresinin ve gerekse de yerel yönetimlerin katılım mekanizmalarını işletmeyerek ihtiyaç ve hak odaklı, sürekliliği olan politikalar üretmekten uzak yaklaşımları nedeniyle; engelli bireyler, üretilen hizmetlerden diğer bireylerle eşit koşullarda yararlanamamakta, toplum yaşamına tam ve etkin katılamayarak; “dışarıda kalmaktadırlar”.
Engelli avukatların yaşadıkları sorunlar, engelli kişilerin karşılaştıkları sorunlardan bütünüyle bağımsız düşünülemez. Bununla birlikte bizler, bugün özellikle engelli meslektaşlarımızın sorunlarına da dikkat çekmek istiyoruz.
Engelli bireylere yönelik önyargılar ve tutumlar yanında; engelli avukatlar, avukatlık mesleği nedeniyle zamanlarının önemli bir bölümünü erişilebilirlik kriterlerinden uzak inşa edilerek düzenlenen adliye binaları ve adalet mekanizmasının diğer tamamlayıcı unsurlarında (ceza ve tutukevleri, emniyet binaları vb.) geçirmektedirler.
Fiziksel erişim olanaklarından yoksun düzenlemeler yanında, görme engelli meslektaşlarımızın; retina taraması, görüşme süreçlerinde not almalarına olanak sağlayacak Braille materyal ya da özellikle bedensel engelli meslektaşlarımızın zorunlu olarak kullanmaları gereken ortez, protez gibi destekleyici araçların, kullanılmasına yönelik sınırlamalar; engelli meslektaşlarımızın mesleklerini, bütünüyle diğer meslek profesyonelleriyle eşit koşullarda yapabilmelerine olanak tanımamaktadır. Meslektaşlarımız fiziksel çevrenin engelli bireyler için erişilebilir olmaması gibi pek çok nedenle mesleklerini ifa ederken, ayrımcılık temelli uygulamalarla mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar.
Belirtmek isteriz ki, yakın zamanda Anayasa Mahkemesi 19/9/2023 tarih 2022/110E. ve 2023/115 K. No’lu kararı "Bazı Hizmetlerin Engellilerin Erişebilirliğine Uygun Hâle Getirilmesi İçin Öngörülen Süreyi Uzatan Kuralın İptali"ne karar vermiştir. Gerek kamu kurum/kuruluşları ve gerekse de özel hukuk kişileri tarafından ilgili kararın uygulanması engelli kişilerin önündeki erişilebilirlik sorunlarının çözümüne katkı sağlayacaktır.
İnsan haklarına saygının bir gereği olarak devlet, yurttaşlarının eşitliğini gözetmelidir. Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak ise devlet, dezavantajlı gruplar açısından gerekli düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür.
Engelli bireylerin temel insan hakları başta olmak üzere, eşit yurttaşlar olarak yaşamın her alanında bütünüyle etkin şekilde var olmalarına olanak sağlayacak bu düzenleme ve uygulamaların hayata geçirilmesini sağlayacak politikalar üretmek ve önleyici tedbirleri almak; kamu idaresi için bir zorunluluktur.
Bu zorunluluk, aynı zamanda, gerek özel sektör ve gerekse de toplumsal dönüşümün gerçekleştirilebilmesi yolunda; kamunun koruma, saygı gösterme ve yerine getirme yükümlülüğünden bağımsız da değerlendirilemez.
Unutmamak gerekir ki, engelli bireylerin insan onuruna yaraşır, özgür, eşit ve bağımsız bir yaşama sahip olabilmesi; hepimiz için onurlu ve özgür bir yaşam anlamı taşımaktadır."