24 Kasım 1934… Bir kanun
2587 numaralı kanun Gazi Mustafa Kemal’e, Atatürk soyadını veriyor.
Kanun metni kelimesi kelimesine şöyle: “Madde 1- Kemal öz atlı Cümhur Reisimize ATATÜRK soy adı verilmiştir. Madde 2- Bu kanun neşri tarihinden muteberdir. Madde 3- Bu kanun Büyük Millet Meclisi tarafından icra olunur.”
Peki, kanun resmi gazetede ne zaman neşrediliyor?
27 Kasım 1934 tarihinde. Yani Gazi, Atatürk soyadını 27 Kasım 1934 tarihinde alıyor.
24 Kasım 1934… Bir kararname… Altında bakanlar kurulu ve Kemal Atatürk imzası…
2587 numaralı kanunun kabul edildiği aynı gün 2/1589 numaralı kararname ile Ayasofya Camii müzeye çevriliyor. Kararnamenin son cümlesi kelimesi kelimesine şöyle: “… Ayasofya Camiinin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur.”
Şimdi, ortada bir gariplik var. Zira 2587 numaralı kanunla Atatürk soyadını alan Gazi Mustafa Kemal, kanunun daha yürürlüğe girmeden Atatürk soyadıyla 2/1589 numaralı kararnameyi imzalamış. Arşivlerden çıkarıldığı iddia edilen belgeler çok açık.
Oysa 2587 numaralı kanunda, “Bu kanun neşri (yayınlandığı) tarihinden muteberdir (geçerlidir).”diyen amir hüküm var.
Yorum yapmaya gerek var mı?
Ama bir soru bazen her şeyi açıklar.
Neden?
…
Bir belediye başkanı müstakil bir şehir bayrağı ve şehir parasından bahsediyor. Aynı insan daha önceleri “Türkiye’de 3 sosyolojik grup var: Birincisi batıda Atatürkçü Laikler, İkincisi Orta Anadolu ve Karadeniz’de muhafazakârlar, üçüncüsü Doğu ve Güneydoğu da Kürtler, bir de Suriyelileri dördüncü grup olarak görmek mümkün” mealinde sözler sarf etmişti.
Dikkat edilirse Batı ve Orta Anadolu ile Karadeniz’de etnik yapı, doğuda ise ideolojik yapıdan bahsetmiyor. Yani bu insana göre muhafazakâr veya laik Kürt olamaz. Üstelik Suriyelileri etnik kimlikleriyle değil, ulusal kimlikleri ile tanımlıyor. Suriye’den gelen Türkmen, Kürt ve Araplar, demiyor.
Yani Türkiye’de yaşayan insanları coğrafi, etnik, ideolojik ve ulusal kimlik üzerinden nasıl ayrıştıracaksa öyle ayrıştırıyor. Şimdi de belediye başkanlığı yaptığı şehri ayrıştırma çabasında.
Çok ustaca…
Bu insanın yaptığının ne anlama geldiğini sorgulamak abesle iştigal olur. Niyeti çok açık…
Bu insan, söylediklerinin ne anlama geldiğini bilemeyecek kadar cahil değil. Bilakis son derece eğitimli bir insan olduğunu biliyoruz.
Yani ahmak değil. Söylediklerini taammüden söylüyor. Bir yerlere mesaj veriyor.
Bu insanı bu kadar cüretli yapan nedir, diye sormak anlamsız.
Asıl sorulması gereken soru: Neden?
Cevap arayanlar yazının başlığına baksın.